Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

28 Eylül 2014 Pazar

İznik Gölü

ÇOK YAKINDA..

İstanbul Yenikapı'dan feribotla Yalova'ya geçerek İznik Gölü'nün çevresini ki yaklaşık 150 km'lik;

Yalova,
Soğucak,
Orhangazi,
Örnekköy,
Gölyaka,
Dutluca,
Sölöz,
Paşapınar,
Narlıca,
İznik,
Çakırca,
Boyalıca,
Orhangazi,
Soğucak,
Yalova

rotasını izleyip başlangıç noktamız olan Yenikapı'ya feribotla geçişimin hikayesini blogumda yayımlayacağım..



3 Eylül 2014 Çarşamba

Kapıdağ Yarımadası (23 - 24 Ağustos 2014)

Aylar öncesinden karar vermiştim bu doğa harikası yarımadayı bisikletimle 360 derece dağ bayır, dere tepe, köy köy dolaşmaya  zorlu 125 km’lik mesafeyi iki günde kat edebilmeye..


23.08.2014 İstanbul

Sonunda o beklenen gün gelip çattı. Sabah 05:50’de kalktım. Samimi olarak söylemek gerekirse ilk hissettiğim şey heyecandı.  Hem de çok büyük bir heyecan. Bu heyecanımın nedeni hem ilk kez böyle bir zorluktaki tura kendim çıkacak olmam hemde daha önce hiç bilmediğim sadece forumlardan ve videolardan izlediğim bir bölgeyi keşfetmeye çalışacak olmamdan kaynaklıydı. 

Bandırmaya feribotla geçecektim feribot kalkış saati 07:00

06:20 Evden çıkıyorum.


06:30 Evimin Yenikapı'ya yakın olmasının da etkisiyle sadece 10 dakikada feribottaydım. Bilet kontrolünden geçtim bisikletimi görevlinin göstermiş olduğu yere kilitledim.


06:46 Hava güneşli, deniz pırıl pırıl ve çarşaf gibiydi. Feribot ise neredeyse boştu diyebilirim. Yazın bu son demlerinde boş olması belki de çok şaşılacak bir durum da değildi.


Feribot 07:05'de hareket etti yaklaşık iki buçuk saat süren bir yolculuğun ardından 09:34'de feribottan indim. İlk hedefim Ocaklar olacaktı. Sabah evden çıkmadan birşeyler atıştırmıştım ve Ocaklar'da da güzel bir kahvaltı yapmayı planlamıştım.


Zaman kaybetmeden "Pedalım hep dönsün" diyerekten başladım yol almaya


Birkaç km yol aldıktan sonra limanı tepeden gören bir yerden fotoğraf çekmek için durdum.


Bir anda öyle bir rüzgar esti ki!!!

"Sonuç"


Neyse nazar olsun diyorum ve yükleniyorum çantamı sırtıma yola devam ediyorum. Yarımadaya yaklaştıkça göz alabildiğine zeytin ağaçları görüyorum yeşil yeşil..


10:54 Pedal çevirmeye başladığım andan itibaren yaklaşık 1 buçuk saat geçmişti ve artık Erdek'teydim.


Erdek'te bu gördüğünüz noktaya kadar neredeyse hiç üst viteslere çıkma gereksinimi duymamıştım çünkü hep tırmanmıştım. Buradaki inişte ön dişliyi en büyük çarka almak istediğimde vitesin geçmediğini gördüm. Birkaç kez zorlamama rağmen vites bir türlü büyük dişliye geçmiyordu. Fotoğraf çekmek için durduğum tepede bisiklet düşünce maalesef vites ayarı da bozulmuştu.

Kat etmem gereken daha 100 km vardı fakat moral de bozmaya gerek yoktu. Pedallamam gereken mesafe boyunca üst viteslere hiç ihtiyacım olmayacaktı ki aynen de tahmin ettiğim gibi oldu. Sadece 30 vitesli bisikletim artık 20 vites olmuştu :)


11:00 Yol bilgisayarımın :)) göstermiş olduğu sıcaklık. Bu saatte eğer böyleyse diyorum ilerleyen saatlerde daha da artacağını düşünerek hiç vakit kaybetmeden yoluma devam ediyorum.


11:40 Ocaklar


Kahvaltı vakti. Güzel bir manzara ve bu güzel manzara eşliğinde yapılan keyifli bir kahvaltı.


12:28 Kahvaltıyı tamamladıktan sonra sahil şeridinden keyifli bir şekilde yoluma devam ediyorum.


12:38 Ocaklar'ı arkamda bırakıyorum


12:45 Ocaklar oldukça geride kalıyor.

 

Narlı'ya yaklaşıyorum.


12:51 Güneş artık tam tepemde diyebilirim. Yolun bir bölümünde asfalt baya baya erimeye tekerleklerimde asfalta yapışmaya başlamıştı. 


13:08 Dalgalan sende şafaklar gibi ey şanlı hilal..


13:14 Küçük ve şirin bir balıkçı köyü Narlı


Uzaktan limanda batık bir gemi görüyorum. İçimde hep bir merak çoğunlukla da bir ürperti uyandırmıştır batık gemiler. O soğuk ve karanlık bir o kadar da terk edilmiş demir yığını, dalgalarında etkisiyle bir ileri bir geri hareket ediyor ve bu hareket esnasında da çıkarmış olduğu o tarif edilemez ses..


Narlı'da limanın hemen önünde yer alan bakkaldan buz gibi bir soda alıyorum. Hem soluklanıyorum hemde daha da meraklanıyorum. Acaba rotam boyunca daha nelerle karşılaşacağım.


İlhan Köy'e doğru yol alırken ilginç bir manzarayla karşılaşıyorum. Daha önce görmediğim ve karşılaşmadığım bir görüntü bu. Denizin üzerinde varile benzeyen binlerce cisimle kaplanmış hemde göz alabildiğine bir koy.


Bu fotoğrafı çektiğim yerde  arabasından inmiş birini görüyorum O'da bu ilginç manzaraya bakıyor. 

- "Nedir bunlar" 

diye soruyor. Bende bilmediğimi ancak arka taraftaki rüzgar güllerinden elektrik üretimiyle ilgili bir sistem olabileceği yönünde fikrimin olduğunu söylüyorum.

Elektrik teknisyeni olduğu ileten kişi 

- "Elektrikle ilgili bir sistem değil" diyor bana..

**Sonrasında internetten yaptığım araştırmada buraların birer midye üretim sahası olduğunu öğreniyorum. 


Bahsi geçen yüzlerce rüzgar gülünden sadece bir tanesi


Düz yollar artık  zorlu tırmanışların habercisi olan yokuşlara bırakmaya başladı kendini. Şehrin gürültüsünden ve insan kalabalığından da oldukça uzaklaştım.


İlhan Köy'e yaklaşıyorum. Öncesinde genel bir bakış.. 


Ve İlhanköy yemyeşil mısır tarlaları ve oldukça sert esen rüzgarlarıyla karşılıyor beni.


Yemyeşil çimler üzerinde soluklanma fırsatı elde ediyorum.



Güzel bir bahçe içersinde sessiz, sakin ve etrafı kuş cıvıltılarıyla dolu güzel bir köy evi


İlhan Köy limanından bir kesit




İlhan Köy'den ayrılıyorum. Hedef Doğanlar Köyü

Tırmanışlar artık daha da zorlamaya, yolda taşlı asfalttan taşa dönmeye başlamıştı. İrili ufaklı bir çok koy da karşıma çıkmaya başlamıştı tertemiz, daha saf daha berrak ve insan eli değmemiş.




Rotam üzerinde ilerlerken bir anda hiç beklemediğim bir manzara ile karşılaşıyorum İlhan Köy'den sonra ilk karşıma çıkması gereken köy Doğanlar Köyü olması gerekirken hemde daha kilometrelerce ileride olması gerekirken bir anda  karşıma bir köy çıkıyor. Doğanlar olmadığına eminim ancak haritalarda da daha önce buralarda seyahat edenlerce de telaffuz edilmeyen bir yer burası. Merak içersinde ilerlemeye devam ediyorum.



Bir kaç yüz metre ileride merak ettiğim bu köyün adının Büyük Ova olduğunu öğreniyorum.


15:42  Büyükova'dayım. Harika bir köy evi daha..


16:02 Karşı tepelerin ardından Büyük Ova'ya gelip bu tarafki tepelerden yoluma devam ediyorum


Büyük Ova'dan geçip tırmanmış olduğum birkaç tepenin hemen arkasında Doğanlar Köyü var ve şuan karşımda duruyor.




Her iniş öncesi böyle bir manzarayla karşılaştığımda büyük bir sevinç dolarken içime fotoğrafın sağ üst tarafındaki yoldan bir sonraki hedefime ulaşmak için kat etmem gereken tırmanışları düşündükçe hevesim kursağımda kalmaya başlamıştı ve artık yorulmaya da başlamıştım.


Doğanlar Köyü


Doğanlar Köyü'nde de yine dikkat çekici harika bir köy evi 




16:39 İşte az önce bahsetmiş olduğum karşı taraftan gördüğüm tepeden bu defa geldiğim tepeyi ve Doğanlar Köyü'nü kuş bakışı görüyorum. Oldukça yorucu bir tırmanış. 8 km bu şekilde devam ederek önce Turan Köy'e ulaşacak sonrasında bir 7 km daha bu şekilde devam ederek akşamı geçireceğim Ormanlı Köyü'ne ulaşmayı hedefliyorum.






Tırmanışların ardı arkası kesilmiyor karşılaştığım muhteşem güzellikteki manzaralarında..









Hafifte olsa inişler gördükçe yüzümde tebessümler oluşuyor.







17:11 Turan Köy artık aşağıda görünüyor. Köyü görmek oldukça motive etmişti beni çünkü ilk günkü hedefime artık ramak kalmıştı ki! Ki diyorum ta ki karşı tarafta tırmanmam gereken dağ yamaçlarındaki yolları görünceye kadar..


Bir yelkenli yaklaşıyor köye doğru..


Turan Köy, Yaklaşık 55 km pedal çevirmiştim ve yorgunluğum artık hat safhaya ulaşmıştı.


17:33 Köy meydanında bir bakkal görüyorum buz gibi içecek birşeylere ihtiyacım var.

Aldığım kolanın kutusunda yazan isim ve çektiğim kare "Bisikletime atfen"



Dağları tırmanmaya devam ederken Turan'ı arkamda bırakıyorum.



Vadide bir villa


Arka planda silik olarak silüeti görünen Marmara Adası



Güneş yavaş yavaş etkisini kaybediyor. Yorgun ve bitkin durumdayım. İki tepe arkası  Ormanlı Köyü..

Sonunda ilk günün hedef noktası karşımda. 


Ve Ormanlı, Daha fazla pedal çevirecek halimin kalmadığı son nokta..


Köye girdikten hemen sonra Dostlar Pansiyon tabelasını görüp soldan içeriye giriyorum yaklaşık 200 - 300 metre devam edip pansiyona ulaşıyorum. 

Pansiyonun bahçesinde bir genç

- "Boş oda var mı" diye soruyorum.

- "İçeride Yusuf Bey var onunla görüşebilir misin" diyor

Pansiyonun restaurant kısmı içeriye giriyorum 3-4 kişi var. 

- "Yusuf Bey'e bakmıştım" diyorum

160-165 boylarında ince bir saçları yavaştan beyazlamış bir abimiz

- "Buyrun benim" diyor.

- "Abicim boş odanız var mı"

- "Odalarımızın hepsi dolu veya rezervasyonlu" diyor

- "Abicim bisikletle geldim ve daha da pedal çevirecek halim yok birşeyler yapamaz mıyız?" diyorum

Üstüme başıma bakıyor :)

- "Çadır da kalır mısın?"

- "Kalırım abi ama sıcak bir duş ve yemeğe ihtiyacım var" diyorum.

- "Akşam yemeği ve sabah kahvaltısı zaten vereceğim, duşu da hallederiz" diyor.

Bir ohhhh çekiyorum içimden büyüksün Yusuf Abi 

Çalışanlarından birine sesleniyor

- "Mesut, bir çadır ayarlayalım, yardımcı olalım kardeşimize"  

Mesut, Diyarbakır'lı üniversiteyi yeni bitirmiş Müzik Öğretmenliği'nden mezun atanmayı bekleyen ve bu süre zarfında da geçici olarak burada çalışan bir arkadaşımız.

Çadır, yatak, battaniye, yastık ve nevresimler..



Duşu da hallettik biraz olsun rahatlamıştım karnımızı da doyurduk mu ohhh misss.

Yemek saat 20:00'de

Yemek başlayana kadar girişte ağaçların altında yer alan hamakta keyif yapıyorum


Ve yemek zamanı; domates çorba, salata, balık ve kavundan oluşan menümüz..

Bir yandan yemeğimi yerken diğer taraftan da yarını düşünüyorum. Yarın kat etmem gereken bir bu kadar yol daha var feribot kalkış saati ise 18:30. Yolun bundan sonraki kısmını bilemediğim için  biraz da olsa stres var üzerimde. Sabah olabildiğince erken kalkmalıyım diye düşünüyorum. İlk gün 09:34'de pedal çevirmeye başlamış 18:43'de Ormanlı'ya gelebilmiştim. Yarın için en azından 08:30'da pedallamaya başlamalıydım ki yol şartlarının yine aynı ve herhangi bir aksilik olmayacağı varsayımı altında 18:00 gibi Bandırma'da olabilmek için..

Yemek sonrası kahvaltının kaçta başlayacağını soruyorum ve 09:00 cevabını alıyorum. Bu haber beni kara kara düşündürmeye başlıyor. Kahvaltı yapmadan çıkmak istemiyorum çünkü kat etmem gereken mesafe boş bir mide ile katedilebilecek bir mesafe değil kahvaltı yapıp 09:30 da çıksam feribota yetişebilmek için  baya bir kastırmam gerekecek 

Bu esnada gözüm sırt çantama ilişiyor sırt çantamda bir misafir..


Neyse diyorum napalım 18:30 feribotu olmazsa 21:30'a binerim aç karna yol almaktan çok daha iyidir. Çadırıma doğru yol alıyorum.

21:45'de başımı yastığa koyuyorum..


İlk Günün Verileri

Toplam Mesafe: 66.76 Km


Bisiklet Üzerinde Geçen Süre: 5 Saat 12 Dakika


Ortalama Hız: 12.8 Km/Saat


Max Hız; 54.5 Km


24.08.2014 Ormanlı

Kat edeceğim mesafe ve stres beni oldukça tedirgin etmiş olacak ki gece iki kez kalkıyorum. Sabah için alarmı 08:00'e kurmama rağmen 06:15'de uykumu almış ve dinç bir şekilde uyanıyorum. 

Çadırın kapısından başımı çıkardığımda gördüğüm manzara



Çadırdan çıkarak pansiyonun mutfak bölümüne doğru gidiyorum mutfağın kapısı açık ve Yusuf abi birşeyler hazırlıyor.

- "Abi kahvaltıyı erken alabilme imkanım var mı?" diyorum

- "Akşam yedi bisikletçi daha geldi onlarda erken yola çıkacaklarmış  şuan onlara kahvaltı hazırlıyorum istersen sana da hazırlıyım" diyor.

Yuppiiiiii dünyalar benim oluyor 

- "Tabi tabi çok iyi olur" diyorum.

Sonrasında yeniden çadırıma dönüp üstümü değiştiriyor ve çantamı toparlamaya başlıyorum. Bir yandan da içimde büyük bir sevinç düne göre neredeyse 2-3 saatlik kazancım olacak..

Diğer taraftan da güneşin doğuşu ve tırmaya başlayacağım tepe :) Karşılıklı bakışıyoruz..


Kahvaltının hazırlanmasıyla birlikte keyifli bir şekilde kahvaltımı tamamlıyorum. 

Kahvaltı sonrası Yusuf Abi'ye 

- "Burdan Ballıpınar, Çayağzı şeklinde devam edip 18:30'da feribota yetişir miyim?" diye soruyorum. 

- "Bana kalırsa zorlama kendini, yetişemeyebilirsin geri dönmeni tavsiye ederim" diyor.

- "Peki yol durumu nasıl geldiğim tarafla karşılaştırırsak"

- "Biraz daha zorlaman gerekecek kendini" cevabını alıyorum.

İçimden offf be abi yapma yaa diyorum. Ne kadar zor olduğunu öğrenmiş olsamda planladığım şekilde devam edeceğim diyorum. Geriye dönmeyeceğim..

07:47 Yükleniyorum pedala


Muhteşem bir manzarayla Ormanlı'yı arkamda bırakıyorum. İlk hedef Ballıpınar köyü..


İlk günden farksız olarak yine muhteşem görüntülerle yoluma devam ediyorum.


İlk günden farklı olarak yollar daha da bozulmaya başlamıştı.



Yollar bozuldukça karşılaştığım koylar daha da bi berrak ve tertemiz oluyordu sanki.


Güzel bir koy daha..


Yukarıdaki fotoğrafı çektikten sonra bisiklete adımımı atar atmaz hemen önümde bir karınca kolonisi görüyorum. İple çizilmiş gibi karşıdan karşıya kış için yiyecek hazırlığı yapıyorlar. Belki de bu fotoğrafı çekmek için durmasam ve ilerlesem bir çok zavallı canlının hayatına son verecektim. Bisikletimi bu koloninin üzerinden atlatıp yanlarına koyarak bir kaç kare fotoğraf alıyorum..



09:04 Ballıpınar Köyü..

Sonraki hedefler için daha gitmem gereken çoook kilometre var çook :)

Burada bir çeşme kenarında biraz soluklanıyorum.


Ballıpınar'ın çıkışında yemyeşil çimenlerin ve derenin üzerine yapılmış bir köprü


Artık her köy sonrasında hiç yadırgamadığım ve bir sonraki köye kadar sürecek tırmanışlar..


Sıcak yine kendini göstermeye başlamıştı. Neredeyse dün yola çıktığım saatler..


09:44 Sıcağın kendini iyice hissettirdiği anda bir ağaç gölgesinde bir iki dakika durup su takviyesi yapıp soluklanıyorum..


09:51 Böyle bir yolda kendi başınıza olup zamana karşı yarıştığınız bir durumda hiç kimsenin olmasını istemeyeceği şey başıma geliyor. Lastiğim patlıyor..


Gerçi hazırlıklıyım levye, yedek iç lastik, pompa, kendinden yapışkanlı yama seti hepsi var. Ancak kaybedeceğim zaman? İşte bundan yok..

Önce iç lastiğe göz gezdiyorum patlağa neden olan cismi bulabilmek için ancak iç lastikte bir cisim yok sonrasında dış lastiğin içinde elimi gezdiriyorum. Burası kritik bir nokta bisiklete yeni başlayanlar için küçük bir hatırlatma patlak bir lastik söz konusuysa o patlağa neden olan cismi muhakkak tespit edip bulunduğu yerden çıkarmalısınız aksi takdirde yenisini takacağınız veya yama yaparak takacağınız eski iç lastiğiniz hava basar basmaz yine aynı yerden yeniden patlayacaktır.


İşte karşınızda yaklaşık yarım saatimi çalan ve beni yolumdan alıkoyan minicik bir diken parçası. Avucumun içersinde duruyor şuan..


İç lastiği değiştirip hava basmaya çalışıyorum ancak ne kadar zorlarsam zorlıyım tekerleğe hava gitmiyor biraz kurcalıyorum en azından lastiği jant üzerinde gitmeyecek kadar hava basabiliyorum ancak yine de yeterli değil. İç lastiğin sibopu presta ve elimdeki küçük bir el pompası.. Maalesef burada dersime iyi çalışmamıştım. (ki şuana kadar kullandığım tüm bisikletlerin sibopu ve çoğunluğumuzun kullandığı bisikletlerin sibopu schrader)

10:15 Yola devam ediyorum..


Bir sonraki yerleşim birimi olan Çayağzı'na yaklaşık 5-6 km var. Ön tekerleğe yüklenmeden hatta bazı yerlerde lastiğe ve jantlara zarar vermemek için bisikletten inip yürüyerek yola devam ediyorum. 

Ama yinede etrafı fotoğraflamadan geçmiyorum. 

Aşağıdaki fotoğrafta aşmam gereken yaklaşık 5-6 km uzaktan çok güzel görünüyor :)


Güzel bir koy daha..


10:48 Çayağzı'na geldim sonunda..


Liman tarafına doğru devam ediyorum. Sağ tarafımda bir kahvehane görüyorum 4-5 kişi bir masada koyu bir muhabbet içinde sol tarafımda ise caminin önünde 12-13 yaşlarında bisikletli iki çocuk görüyorum. Böyle yerlerde köy dışından gelen yabancılara karşı çocuklar daha bi ilgili alakalı ve meraklı olurlar. Onlara doğru yöneliyorum. 

- "Günaydın çocuklar"

- " Günaydın abi" diyorlar

- "Çocuklar sağlam bir pompaya ihtiyacım var yardımcı olabilir misiniz?" diyorum.

- "Tabi abi ilerde petrol var götürelim oraya orada hava basabilirsin" diyorlar

Derin bir ohh çekiyorum. Tam limanın karşısında küçük bir petrol istasyonuna götürüyorlar. 

Ancak bu rahatlayışım çok uzun sürmüyor. Çünkü istasyondaki hava basma makinası arızalı. Çocuklardan biri ki adı Türkay 

- "Abi ben dedemden istiyim getiriyim" diyor.

- "Tamam burdayım ben diyorum" 

Türkay dedesinden pompa istemeye giderken diğer ufaklık ortadan kayboluyor.

Yaklaşık bir 10 dakika sonra Türkay geliyor

- "Abi dedem pompayı vermiyor. Sana getireceğimi söyleyince dedem olmaz dedi yalanda söyleyemem ki ben" diyor.

Bir yanım hayal kırıklığına uğrasada içimden "eferim len" diyorum Türkay'a..

Petroldeki görevliye pompa bulabileceğim yer olup olmadığını soruyorum. 

Eliyle işaret ederek

- "Şurdaki motosikletin yanında var. Onu kullanabilirsin" diyor.

Ehh be abicim baştan söylesene hem Türkay'ı yormasak hem de bu kadar zaman kaybetmesem.

Neyse motorsikletin yanında bağlı olan pompayı söküyoruz Türkay'la.

Büyük el pompası ucuna presta sibop için adaptörü takıyorum ve başlıyorum hava basmaya.

Türkay "şişiyor abi" diyor

Derin bir ohh çekiyorum. Tekerleği tam anlamıyla şişirdikten sonra tamamen rahatlıyorum. Pompayı yeniden motorsiklete bağlayıp petrolcü abimize teşekkür ediyorum.

Türkay diyorum var mı burlarda bir bakkal, market soğuk birşeyler içelim. 

"Var abi" diyor.

Bisikletlerimizle bakkala doğru gidiyoruz. İki kola alıyorum ve bakkalın önünde başlıyoruz muhabbete.

- "Abi o kadar kişi gördüm buralara gelen ancak tek başına gelen sadece seni gördüm. Niye kendin geziyorsun" diye soruyor.

- "Arkadaşlarım arasında en iyi bisiklete binen benim ve onlar bu tura katılmak istemedi" diyorum.

- "Abi diyor yine bende bizim köyün en iyi bisiklete bineniyim."

Tepeyi gösteriyor

- "Bu tepeyi en önde ben çıkıyorum. Bizde Erdek'e gitmek istiyoruz ama ailem izin vermiyor" 

- "Çok çalışman lazım hem de büyümen gerek, sen de büyüyüp çalıştığında elbette gidebilirsin" diyorum.

Türkay aynı zamanda sınıfının da en çalışkanıymış derslerinin de çok çok iyi olduğunu anlatıyor. Ayrıca bisikletini de yeni almış ailesi.

Abi diyor

-" Kimseye söyleme benim bisikletim ...* TL ama Erdek'teki bisikletçi bize ...* TL'ye verdi"

İçimde hafif bir tebessüm tamam dostum kimseye söylemem merak etme sen ve oraya bisiklet almaya gidersek senden de bahsetmeyiz diyorum :)

*Türkay'a söz verdiğim için rakam yazmıyorum..

Karşınızda Türkay



Çayağzı Liman

Fotoğrafı çeken Türkay


Muhabbet güzel ancak yol almam gerek baya bir zaman kaybettim. Türkay köyün çıkışına kadar eşlik ediyor bana..


Çayağzı'ndan sonra ilk durağım Karşıyaka olacak.


Dün ve bugün sabah ki o yorucu tırmanışlar ve bozuk yollar artık kendisini düz ve asfalt yollara bırakıyor.  


Birkaç km sonra sol tarafımda muazzam güzellikte ağaçlarla çevrilmiş bir gölle karşılaşıyorum yemyeşil bir doğa içersinde.


Gelip gördüğüme değecek güzellikte bir manzara..


"Huzur" ana temalı kartpostallık bir fotoğraf :)


Sessizlik ve kuş cıvıltıları


Keçi ve oğlaklarla karşılıklı bakışma :)


Karşıyaka



Hedef karşıda flu olarak görünüyor :)


Çok ilginçtir pedallarken canım bir anda yeşil, sulu ve ekşi elma çekiyor. Gördüğüm ilk markette durup bulabilmek için dua ediyorum..



13:08 Tatlısu


Tatlısu plajından bir kare


Tatlısu'da bir market görüp ilk meyve reyonuna yöneliyorum sounç hayal kırıklığı malesef istediğim elmadan yok bir limonlu soda ve bir şeftali alıp (sert ve çıtır) çıkıyorum.

Plajın hemen arka tarafındaki yolda bir ağaç gölgesine çöküp dinleniyorum. Yol almam gereken yaklaşık 20 km var. 

Bir yandan sodamı içiyorum bir yandan da gezip gördüğüm şeyleri zihnimde yeniden canlandırıyorum.

Gözüm bisikletime ilişiyor.. 


Toz, toprak  ve kir..


Yaklaşık bir saat kadar Tatlısu'da dinlendikten sonra Aşağı Yapıcı beldesine ulaşıyorum.

Aşağıdaki fotoğrafın ilginç bir anısı var. Cep telefonumu çıkarmış levhanın fotoğrafını çekmeye çalışıyorum tabelanın arkasından bir teyze çıkıyor.

- "Bahçeyi mi çekiyorsun çocuğum?" 

- "Yok hayır adayı dolaşıyorum ve geçtiğim yerleşim yerlerinin de fotoğrafını çekiyorum"

- "Hmm tamam nerden geliyorsun?"

- "İstanbul" 

- "Çalışıyor musun?"

- "Evet"

- "Ne iş yapıyorsun"

- "Bankacıyım"

Sonrasında teyze eliyle işaret ederek yan taraftaki boş arsayı gösteriyor. 

- "Bak burası satılık"

Ben şaşkınlık içersinde

- "Efendim"

- "Burası satılık burası, Satılık diye levha var önünde"

Şaşkınlığım daha da artıyor bendeki tepki

- "Hmmm güzelmiş" :):)

Tamam teyzecim bankacıyız falan ama birincisi sadece dolaşıyorum ikincisi hani arsa falan almayı düşünmüyorum üçüncüsü her bankacı zengin ve arsa almayı düşünüyor olamaz değil mi?


Aşağı Yapıcı'dan çıkıyorum.


Artık gezimin son anlarına yaklaşıyorum. Dün istikamet Erdek iken bu kez Bandırma..


14:12 Sıcaklık 35*C


Artık ana yoldayım. Trafik ve gürültüyle başbaşa..


Hava sıcaklığının iyice artmasıyla gördüğüm ilk petrol istasyonuna yöneliyorum. İstasyonda market yazmasına rağmen marketin olmadığını görüyorum. Görevli de maalesef market bölümlerinin olmadığı iletiyor. 

Bisikletimin son hali





Market olmadığına göre Tatlısu'da aldığım şeftaliyi yemekle yetineceğim..


Bisikletimde bende oldukça kirlenmiş durumdayız..


İstasyonda yaklaşık yarım saat geçirdikten sonra yola çıkıyorum.

15:17 Bandırma


15:41 Liman'dayım..

Büyük bir haz ve keyif yaşıyorum. 


Başarmıştım..


15:52 Aşağıya inip İdo'nun karşısındaki orta refüje yeşillikler içersine bisikletimi ve kendimi atıyorum. 


Ayağım :)


Bu da elim :)



İnsanların garip bakışları altında iyice yayılıyorum çimlere.

                                      

17:30 itibariyle yavaş yavaş İdo'ya gidiyorum. 

Hem çantamı X Ray'den geçirmek hemde kendim güvenlik kontrolünden geçebilmek için bisikletimi tutmasını rica ediyorum görevliden. Toz, kir ve toprak içinde olduğumu gören görevli 

- "Gerek yok gerek yok"

diyerekten ön bahçeye geçmemi bekleme salonunda kalmamamı istiyor.

- "Bilet diyorum okutmadık."

- "Arkadaş gelir birazdan yanına okutursun"  diyor.

Ahh ulan gördün tabi bizi üstü başı kaymış :))

Neyse 45 dakika var daha ön bahçede ağaçların gölgesinde bankta oturuyorum. 

Yaklaşık 20 - 25 dk sonra gençten bir görevli elinde cihazla yanıma geliyor.

- "Biletinizi alabilir miyim?"

- "Tabi ki" diyorum. 

Cüzdanımdan biletimi çıkartıyorum görevliye uzatıyorum. O esnada 

- "Reklamını taşıdığınız banka bunun karşılığında size para veriyor mu?" diye soruyor.

- "Evet veriyor" diyorum

Yüzünde bir şaşkınlık ifadesi tuhaf tuhaf bakıyor. 

- "Evet veriyor hemde her ay düzenli olarak veriyor çünkü orada çalışıyorum" diyorum.

Karşılıklı gülüşüyoruz..

- "İyi yolcularlar" diyor.

- "Kolay gelsin" diyorum.

Gününde belki de son bombasıydı. 

İki gün boyunca müthiş güzellikteki doğa ile başbaşa harika bir macera yaşadım. 

-"Birkez daha gitmek ister misin?" diye sorulsa 

Kesinlikle

-"Evet" derim.

Herkese de tavsiye ederim.

Umuyorum sizlerde bu yazımı okurken büyük bir keyif almışsınızdır. Bir sonraki macerada yeniden buluşmak üzere hoşçakalın..

Yazımı ikinci gün verilerinin de dahil olduğu toplam rakamlarla bitiyorum. 

Toplam Mesafe: 121.75 Km


Bisiklet Üzerinde Geçen Süre: 9 Saat 46 Dakika


Ortalama Hız: 12.4 Km/Saat


Max Hız: 54.5 Km