Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

16 Haziran 2014 Pazartesi

İstanbul - Bolu (14-15 Haziran 2014)


14.06.2014 İstanbul

Beklenen gün artık gelmişti. Bir gün öncesinde işten yarım gün izin alarak bisikletimin fren ve vites ayarlarını tekrar kontrol ettirip rulmanlı yeni pedallar ile bisikletimi bu yorucu göreve hazırladım. Akşam olduğunda ise son kez  ihtiyaç listesini kontrol edip listedekileri çantama yerleştirerek çantamı da hazır hale getirdim.

Saat 05:50’de kalkarak kahvaltımı yapıp 06:18’de “pedalımız hep dönsün” diyerek evden çıktım. İlk hedef Yenikapı istasyonundan Marmaray’a binerek Ayrılık Çeşmesi'ne ulaşmaktı.


06:28 Yenikapı'dayım. Fatih'ten gözümü açıp kapayıncaya kadar Marmaray Yenikapı İstasyonuna geldim :) Muhteşem bir hava var hafif serin. 


Ve Marmaray'dayım.


Ayrılık Çeşmesi’nde Marmaray’dan inerek Kartal'a doğru pedallamaya başladım yaklaşık 20 km ileride Kartal'da  bana katılıp eşlik edecek olan arkadaşım Orçun'la buluşmaya. ilk kez Ayrılık Çeşmesi'nde bulunan biri olarak cep telefonundan navigasyonu açıp Bağdat Caddesi ve Sahil'i takip edip Kartal'a ulaştım.


07:53’de Orçun’la planladığımız gibi Kartal’da ki Yapı Durağı’ndaydım. Orçun'un gelmesini bekliyorum. Gecikmesinden de istifade ederek soluklanma fırsatı elde ediyorum. 


08:05 Ve geldi.



Son bir enerji depolamak adına C+ sodalarımıza yüklenip çıktık yola.



08:44 Sahil boyunca sürdükten sonra D100’e bağlanma vakti gelmişti. D100 öncesi son bir fotoğraf


10:05 Gebze’deyiz. Bu saatte bile havadaki nem oranı ve sıcaklık tahminimizin çok üzerindeydi.



11:09  Dilovası ayrımındayız. Burayı bilenler bilir harika bir iniş rampası


11:38  Dilovası inişinde km saatinde görmüş olduğumuz hız. Muazzam bir duygu ve heyecandı. 15 kg ağırlığında ve 26*2.10 tekerleğe sahip bir dağ bisikleti için hiçte fena sayılmaz. Bu heyecandan sonra bir istasyonda durarak soluklandık. Bizleri bu şekilde gören istasyon görevlileri yanımıza gelerek her tur bisikletçisinin karşılaşmış olduğu soruları bizlere yönelttiler :) Bizde elimizden geldiğince bu işin nasıl bir keyif içerdiğini harika bir hobi olduğunu onlara anlattık.


12:18 Dilovası Bitimi


12:21 Nuh Çimento'ya gelmeden yine keyifli bir iniş olacağını düşündüğüm an öncesine ait bir kare. Orçun fotoğraf çektirmek için durmadığı için arayı baya bir açmıştı.


12:36 Keyifli bir iniş mi demiştim J birkaç yüz metre ilerledikten sonra bir anda korktuğum başıma geldi. Korktuğum başıma geldi derken sağ şeridin çok kirli olduğunu önceki kilometrelerde gözlemlemiştim. Araçlardan düşen vidalar, teller, somunlar ve neredeyse her yüz metrede görülen cam kırıkları dolayısıyla hiç olmamasını isteyeceğim şey başıma geldi. Arka tekerleğim patlamıştı o süratle bir anda jant üzerinde gitmeye başladım. Öyle bir anda başıma geldi ki! Yolunda daralmasıyla orada lastik değiştirebilme ihtimalim de yoktu. Felaket bir sıcağın altında yaklaşık 10 dk yürüdükten sonra yolun bulunduğum tarafında Yakamoz adında bir otel olduğunu gördüm. Bisikletimi otelin araç parkına çekip tekerleği sökmeye başladım ki birinin otel bahçesinde olduğunu gören otelin sahibi ve diğer görevliler yanıma gelerek “Türk mü” diye kendi aralarında konuşmaya başladılar J “Türk’üm” dedikten sonra sorular ardı ardına gelmeye başladı.

-              “Nereden geliyosun”,
-              ”Nereye gidiyorsun”
-              ”Niye bisiklete biniyorsun”
-              ”Ne iş yapıyorsun”

Bir yandan sorulara cevap verirken bir yandan da tekerleği söküp iç lastiği değiştirmeye başladım. Cam çivisi olarak adlandırdığımız yaklaşık 2 cm uzunluğundaki çivi dış lastikten içeri girmiş ve iç lastiği delmişti. 

Patlak iç lastiği değiştirdikten sonra yola devam ettim. 



13:02 Bu yolculuğa çıkmadan önce hep gözümde canlandırdığım bir andı Nuh Çimento’nun önünde fotoğraf çektirmek ve o hayalime az kalmıştı J


13:05 Ve o an :) 



Viyadükler öncesinde Orçun'un bir ağaç gölgesi bularak :) beni beklediğini görüyorum.


13:08  Hereke sınırları içerisine giriyoruz.


13:38 Hereke sonrası Körfez’e kadar pedallamaya devam ettik.


14:00 Soluklanmak için durakladığımız Opet istasyonundaki aynada görmüş olduğumuz yazı motivasyonuma motivasyon, konsantrasyonuma konsantrasyon katmış ve beni oldukça mutlu etmişti :)


15:12 Derince’ye giriş yapıyoruz. Hava artık öyle bir hal almıştı ki aldığımız her nefeste oluk oluk su çekiyorduk ciğerlerimize nemden dolayı.


15:40 İzmit girişi. Nem iyiden iyiye işimizi zorlaştırmaya başlamıştı. Bi ara km sayacının sıcaklığı 35 derece gösterdiğini gördüm. 


16:20 Bir yandan da işimizi kolaylaştıracak kestirme rotalar ararken bir tanesini bulduk. Güneş ve boğucu nemden uzak, ağaçlar içerisinde Seka Park. Burada dinlenmek için durduğumuzda Orçun'un sol diz kapağı üzerindeki kaslar istemsiz bir şekilde atmaya başladı. Bu olay canımızı oldukça çok sıkmıştı. Çünkü inceden bir sızı verdiğini söylüyordu. Tempomuzu düşürerek yavaş yavaş yol almaya devam ettik.


17:05 Onlarca km yaptıktan sonra belki de ilk kez D100 üzerinde yerleşim ve mesafe gösteren bir tabelayla karşılaştık.


19:32 Uzunca bir süre ilerledikten sonra  Kartepe / Sapanca ayrımında sola devam edip Sapanca Gölü  sağımızda kalacak şekilde ilerledik yol git git bitmiyordu :)



19:40 Sonunda Sakarya il sınırı. Kilometrelerce pedal çevirdikten sonra Sakarya il sınırına ulaşabilmiştik. 


Orçun'un diz kapağındaki sıkıntı iyiden iyiye kendini göstermeye başlamıştı. Artık küçük yokuşlarda bile pedallayamıyordu. Bisikletiyle yürümeye başlamıştı. O kadar acı içerisinde olmasına rağmen bir kez bile devam etmeyelim bırakalım demedi. Daha önce İstanbul içinde aynı gün en fazla 75 km'lik iki tur yapmış biri olarak yorulmaya başlamışken O'nun en fazla katettiği mesafe 45 km iken sergilediği performans alkışlamayı çoktan hak etmişti. Bu durumda bile gülümsemeyi hiç bırakmamıştı.


Bu tabelaları hiç anlamış değilim daha önce Sakarya il sınırı yazan bir levha görmemize rağmen ileride Sakarya 5 km diye ikinci bir tabela görüyoruz. 

Bu fotoğrafta bariz belli oluyor ki gün sonuna doğru resmen kavrulmuşum :)


20:27 Serdivan Gölpark'tayız. Güneş artık gülen yüzünü tepelerin ardına gizledi.


20:40 Sapanca Gölü'nün artık sonu


20:51 Artık hava karardı ancak biz hala yoldayız 


21:15 Sonunda şehrin içindeyiz.


21:20 Oteelllll


21:21 Günün sonunda tam tamına 126 km 180 metre. 


Otel odasına atar atmaz ilk işimiz hastaneye gitmek olacaktı Orçun'un durumu hiç ama hiç iyi değildi. İzmit'ten bu yana yavaş yavaş başlayan ancak son onlarda oldukça canını yakan diz kapağındaki ağrıdan dolayı sol ayağını hareket ettiremiyordu. Fotoğrafta da görüldüğü gibi sol diz kapağının üstü morarmıştı ve şişmişti. Orçun zorda olsa duşa girip çıktıktan sonra kas gevşetici aldı biraz olsun iyi geldiğini ve hastaneye gitmeyeceğini söyledi.  07:15'de kalkmak üzere alarmlarımızı kurup direk kafaları yastığa koyduk. Yarın yola devam edip edemeyeceğimiz büyük bir soru işareti. Ancak en ufak bir sızı olsa dahi kesinlikle riske atamayız. 


Benden de enterasan bir dinlenme şekli :) Ayaklar duvara yaslanıp tavana dikilmiş durumda.


15.06.2014 Adapazarı

07:15'de alarmın sesiyle kalktık. Kalkar kalkmaz ilk işimiz devam edip edemeyeceğimizi karara bağlamak oldu. Önümüzde neredeyse geldiğimiz kadar bir yol daha vardı. 

Yaklaşık yarım saatlik bir istişareden sonra devam etmeme kararı aldık. Orçun'un durumu maalesef iyi değildi. Bolu'ya otobüsle devam etmeye karar veriyoruz. Kahvaltı sonrası otelde biraz daha dinlendik.

Sabah şehirde çekindiğim birkaç kare fotoğraf




Terminal'deyiz. 



İlk durağımız Kamil Koç yazıhanesi oluyor ancak bisiklet alamayacaklarını iletiyor. Sakarya VİB kaptanla görüşmemiz gerektiğini evet derse otobüse bisiklet alabileceklerini, Efe Tur ise aracın yoldan geleceğini boş ise alabileceklerini iletiyor. 



Hiç sorun çıkarmayan ise Metro Turizm oluyor. 13:00 için biletlerimizi alıyoruz. Otobüsün gelmesiyle birlikte bisikletlerin ön tekerleklerini sökerek bagaja yerleştiriyoruz.



Ada'dan 13:00 kalkışlı Bolu otobüsü. 

  




Bu arada Terminal içinde bisiklet sürmek bir harikaydı :) Her ne kadar güvenlik görevlileri arkamdan inmem için seslenselerde :) duymamazlıktan gelip bu sürüş keyfinin tadını çıkardım bir kaç dakika olsa da. 


                                      

Bisikletle İstanbul'dan çıkarak Bolu'ya gitme hayalinin otobüste son buluşu.

                                               


                                               

Bir saatlik yolculuğun ardından Bolu terminaldeyiz.


Babam ve kardeşim bizleri karşılamaya geldiler. Orçun'un bisikleti arabanın bagaja atarak ilk iş İzzet Baysal Devlet Hastanesine gitmek oldu. Kardeşiminde bu hastanede hemşire olması sayesinde hızlı bir şekilde ortopedisyen doktor tarafından gerekli kontroller yapıldı. Bulgu; Diz kapağının arkasını döşeyen kıkırdağın hasar görmesi, diz kapağı yüzeyindeki kanalcıklarda bulunan sıvıların patlaması ve sonuç acı çekmek.  Hap, jel, buz tedavisi ve dinlenme ile kısa sürede iyileşecek.



İlk uzun yol denememiz Adapazarı'nda son buldu. Dağları, tepeleri, inişleri, çıkışları ve sıcağı ile harika bir deneyimdi. "Bisiklet" gerçekten bir tutku bağlandıkça seni peşinden sürükleyen bir tutku. Bu muazzam deneyimi herkesin yaşamasını isteriz. 

Seneca'nın sözüyle yazımızı noktalıyoruz.

"Emeğin vücudu güçlendirmesi gibi, zorluklarda zihni güçlendirir"